Emisyon ölçümleri,
Çeşitli faaliyetler sonucunda oluşan ve baca vasıtasıyla atmosfere atılan atık gazların ve taşıtların egzozlarından çıkan yanma ürünlerinin ölçümünü içermektedir.
Emisyon nedir?
Kimyasal reaksiyonlar ve yakma prosesleri esnasında ortam havasına karışan tüm gaz ve partiküllere emisyon denir (Örneğin: Bacadan veya bir aracın egzozundan çıkan gazlar).
Emisyon ölçümleri,
Çeşitli faaliyetler sonucunda oluşan ve baca vasıtasıyla atmosfere atılan atık gazların ve taşıtların egzozlarından çıkan yanma ürünlerinin ölçümünü içermektedir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetki belgesi kapsamında yapılan ölçümler için tıklayınız.
Türkak Akreditasyon Kapsamında yapılan ölçümler için tıklaynız.
İmisyon nedir?
Atmosferde bulunan, ölçülen veya teneffüs edilen tüm gaz ve partiküllere imisyon denir.
Hava Kalitesi
Avrupa Birliği’nin temiz hava politikalarının amacı, teneffüs edilen havanın doğal ortam havası kadar iyi olmasını sağlamaktır.
Bu sebeple havanın kirlenmesine sebep olan emisyonlara ve bu emisyonların insan sağlığına, bitkilere ve diğer malzemelere olan etkilerine ilişkin bilgi ve veriler toplanıyor. Bu veriler sayesinde güncel durum analiz edilebilir, temiz hava stratejileri, simülasyon ve tahmine yönelik bilgisayar modelleri geliştirebilir.
Gaz şeklindeki ve katı haldeki hava kirleticileri ortam havasında farklı hareket ederler. Gaz halindeki kirleticiler uzak mesafelere taşınabilirken, katı parçacıklar kaynağın yakınlarında yere veya başka yüzeylere çökerler. Kuru depozisyon, yağmur ve yıkama ile hava tekrar temizlenebilir. Gaz halindeki ve katı haldeki hava kirleticileri kimyasal olarak dönüştürülebilir.
-Çevre Havasında Partikül Madde Örneklemesi ve Tayini,
-Çöken Toz örneklemesi ve Tayini,
-PM 10 örneklemesi ve Tayini,
-Uzun Vadeli (UVS) Hava Kalitesi Ölçümleri,
-Kısa Vadeli (KVS) Hava Kalitesi Ölçümleri,
-Çöken Toz için Hava Kalitesi Modellemesi,
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetki belgesi kapsamında yapılan ölçümler için tıklayınız.
Türkak Akreditasyon Kapsamında yapılan ölçümler için tıklaynız.
Küresel Anlamda Su ve Atıksu Hakkındaki Gerçekler
Dünya yüzeyinin neredeyse üçte ikisi suyla kaplı olmasına rağmen, sadece %0,3’lük bir kısmı içilebilir sudur. Geri kalan %99,7’lik kısmı ise deniz suyu, buzullar ve su buharından oluşmaktadır. İnsan vücudunun %60’ı sudan oluşmaktadır ve bunun yanı sıra, diğer canlıların da yaşamak için temiz suya ihtiyacı bulunmaktadır. Su temel olarak insani tüketim amaçlı kullanılabildiği gibi ayrıca tarım ve endüstride de önemli bir yere sahiptir. Birleşmiş milletler (BM), suya erişimi ülkelerin doğrudan refah düzeyi ile bağdaştırmakla kalmayıp, temiz suya erişim ile küresel sağlık, gıda güvenliği, eğitim ve küresel ısınmayı da ilişkilendirmiştir (OECD raporu, 2009; OECD istatistikleri, 2017). İçilebilir suya erişim yıllardır küresel bir problem olarak görülmektedir. BM istatistiklerine göre 1990 yılında dünya nüfusunun %76’sı sağlıklı su kaynağına sahip iken, 2015 yılında bu değer %91’e ulaşmıştır. Fakat bu haliyle bile bu yaklaşık olarak 700 milyon kişinin içilebilir su kaynaklarına ulaşamadığı anlamına gelmektedir. 2050 yılına gelindiğinde bu rakamın 240 milyonlara gerileyeceği tahmin edimektedir. 2011 ile 2050 yılları arasında dünya nüfusunun %33 oranında artıp 7 milyardan 9,3 milyara ulaşması ve bu süreç boyunca gıda malzemelerine olan ihtiyacın da %60 oranında artması beklenmektedir. Ayrıca şehirde yaşayan nüfusun da 2050 yılına kadar ikiye katlanıp 3,6 milyardan 6,3 milyara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Su kaynaklarını en çok tüketen faaliyetlerden biri toplam tüketimin yaklaşık olarak %70’ini oluşturan tarımsal sulama alanıdır. Daha sonra en çok su, elektrik üretimi ve buhar bazlı elektrik tüketimi için gerekli olan soğutma işlemi sırasında gerekmektedir. Küresel su ihtiyacı 2000 yılında 3500 km3 iken 2050 yılına gelindiğinde yaklaşık % 55 artış göstererek 5500 km3’ye ulaşması beklenmektedir. Bu artış başlıca endüstri, elektrik ve evsel tüketimdeki artışlara bağlanmaktadır. Şekil 1.3’te küresel su ihtiyacındaki artışın 2000 ve 2050 yılları arasında tarımsal sulama, içme suyu, hayvancılık faaliyeti, imalat sektörü ve elektriğe bağlı olarak öngörülen değişimi verilmiştir.
Bir diğer problem ise nehir yataklarında oluşacak olan su stresidir. Bu bölgelerde 2000 yılında nüfus 1,6 milyar iken, 2050 yılına gelindiğinde bu rakamın 3,9 milyar olması beklenmektedir. Bu da yaklaşık olarak dünya nüfusunun %40’ından fazlası anlamına gelmektedir. 2050 yılına gelindiği zaman BRIICS ülkeleri (Brezilya, Rusya, Hindistan, Endonezya, Çin ve Güney Afrika), Güney Asya, Orta Doğu’nun büyük bir su krizi ile yüz yüze kalacağı tahmin edilmektedir.
Su kaynaklarına erişim ve hıfzısıhha konusu ele alındığında ise Yeni Binyıl Gelişme Hedeflerine göre 1990-2008 yılları arasında temiz su kaynaklarına ulaşan insan sayısı kentlerde 1,1 milyar, kırsal alanda ise 723 milyon artış göstermiştir. Fakat yine de 2008 itibariyle 141 milyon kent ve 743 milyon kırsal alan nüfusunun arıtılmamış içme suyu kullandığı belirlenmiştir. Şekil 1.5’te sağlıklı su kaynaklarına ve basit hıfzısıhha öğelerine sahip olmayan nüfusa ait bilgiler verilmektedir. Buna göre yüksek gelir seviyesi ve devam eden kentselleşme sürecinin, su temini ve hıfzısıhha sürecini daha kolaylaştırdığı anlaşılmaktadır. Yine de bu başarı yanıltıcı olabilmektedir. Bu üç sebeple açıklanabilir. Birincisi kırsal kesimlerde süreç hızlı bir şekilde ilerlemiş olmasına rağmen hala suya ulaşamayan insan sayısı göz ardı edilemeyecek kadar fazladır. İkincisi, sağlıklı su kaynaklarına ulaşamayan şehir nüfusu aslında 1990 yılı ile karşılaştırıldığında artış göstermiştir. Üçüncüsü ise “temiz içme suyu kaynaklarını kullanan nüfus” demek her zaman güvenli su kaynaklarına ulaşan nüfus anlamına gelmemektedir. Birleşmiş Milletler 2010 yılında güvenilir su kaynaklarına ulaşabilmeyi temel insan haklarından biri olarak tanımlamıştır. Basit altyapı ihtiyaçlarını karşılayamayan ve suya erişimi olmayan kişiler genellikle kırsal alanlarda yaşarken, 2050 yılına gelindiğinde bu durumun kentsel bölgelerle eşitlenmesi beklenmektedir (OECD raporu, 2009; OECD istatistikleri, 2017).
REFERANS: Prof. Dr. İsmail KOYUNCU (Editör), Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, “Su/Atıksu Arıtılması ve Geri Kazanılmasında”, ANKARA, 2018.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetki belgesi kapsamında yapılan ölçümler için tıklayınız.
Türkak Akreditasyon Kapsamında yapılan ölçümler için tıklaynız.
Gürültü nedir ?
İnsanlar üzerinde olumsuz etki yaratan, istenmeyen ve dinleyene bir anlam ifade etmeyen hoşa gitmeyen seslere denir. Gürültünün sürekli bulunduğu ortamda çalışma kişide yorgunluk, zihinsel etkinliklerde yavaşlama, iş veriminin düşmesi, konsantrasyon bozukluğu gibi birçok olumsuz etki bırakır.
Çevre İzin Lisans Yönetmeliği kapsamında bulunan sanayi tesisleri akustik rapor hazırlatmak ile yükümlüdür. Kapsamda yer almayan işletme ve tesisler, imalathane, atölye, iş yeri, eğlence yeri ve benzeri yerler için ise çevresel gürültü seviyesi değerlendirme raporu hazırlanmalıdır.
-Çevre iznine tabii işletmeler için akustik rapor
-Çevre iznine tabi olmayan işletmeler için çevresel gürültü seviyesi değerlendirme raporu
-Eğlence Yerleri için çevresel gürültü seviyesi değerlendirme raporu
-İş yeri, atölye, imalathaneler için çevresel gürültü seviyesi değerlendirme raporu
-Gürültü haritalarının hazırlanması
-ÇED kapsamında planlanan izne tabi tesisler için akustik rapor
Akustik-Gürültü | Çevresel Gürültü Düzeyinin (Laeq, Laeqt, Lregt, Lday, Lden, Levening, LAFNT, LE, Lafmax, Lcenmax, Lrdn, Lrden) Tespiti | TS 9315 ISO 1996-1 ve TS 9315 ISO 1996-1/T1 |
Akustik-Gürültü | Çevresel Gürültü Düzeyinin (Laeq, Laeqt, Lregt, Lday, Lden, Levening, LAFNT, LE, Lafmax, Lcenmax, Lrdn, Lrden) Tespiti | TS ISO 1996-2 ve TS ISO 1996-2/T1 |
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetki belgesi kapsamında yapılan ölçümler için tıklayınız.
Türkak Akreditasyon Kapsamında yapılan ölçümler için tıklaynız.